İsmail Enver Paşa (1881-1922) Ermeni Soykırımı'nın sergerdelerinden biriydi. Bir subay olan Enver, Jön Türk hükümetinin Alman hayranı politikalarının başlıca savunucusu oldu. Enver, örgütlenme ve liderlik becerilerini daha genç yaşta göstermeye başladı. O, aynı zamanda 1908 Jön Türk Devrimi'nin mimarlarından da biriydi. 1911 yılında İtalya'ya karşı Libya savunmasını organize etti ve 1913 yılında, İttihat ve Terakki’yi iktidara taşıyan 23 Ocak darbesini yürüttükten sonra, Bulgarlardan Edirne’yi geri alarak, Birinci Balkan Savaşı'nda Osmanlı’nın yaşadığı yenilginin kaderini tersine çevirdi. 1914’de yaptığı evlilik neticesinde Osmanlı imparatorluk ailesinin bir üyesi oldu ve Savaş Bakanlığına getirildi. Almanya ile bir ittifak içine girerek İttifak Devletleri yanında savaşa Osmanlı devletini sokmuş oldu. Osmanlı’nın nominal orduları Türk subaylar tarafından eğitilirken, planlama, strateji belirleme ve finansal kararlar Savaş Bakanlığından uzakta, Alman askeri misyonu tarafından yönetiliyordu. Orta Asya'ya kadar uzanan bir Pan-Türk imparatorluğu arayışı peşinden giden Enver, Rusya'ya karşı, Ermeni dağlarındaki Sarıkamış sınır karakolunda hezimetle sonuçlanan ilk büyük harekatı bizzat başlattı.
Enver, Ermeni Soykırımı’nda önemli bir rol oynamıştı. İttihat ve Terakki’nin Soykırım planını uygulamak için ilk adımı atmış, Osmanlı’daki Ermeni halkının silahsızlanması şart koşup, yargısız infazlarını gerçekleştirmeden önce çalışma taburlarına yönlendirilmelerini emretmişti. Bu emirlerin, vatana ihanet faaliyetleri sebebi ile alındığı açıklamalarının yanı sıra Enver’in ordusunun yenilgisi hali hazırda yapılanlar dışında sivillere karşı katliamı kışkırtmak için bir bahane oluyordu. Savaş Bakanlığı bünyesinde, Enver’in emrinde Teşkilat-ı Mahsusa (Özel Örgütü) adı verilen gizli bir oluşum vardı. Teşkilat-ı Mahsusa bir tıp doktoru olan Bahattin Şakir tarafından yürütülüyordu ve bu oluşumun Jön Türkler tarafından yönetilen yardakçılarının önüne konulan tek görev Ermeni nüfusunun yok edilmesiydi. Mobilize olan bu katliam birlikleri tehcir edilen Ermenileri sistematik olarak öldürüyorlardı. 1918 yılında Rus cephesinin dağılması üzerine, Enver'in kardeşi Nuri komutasındaki Osmanlı ordularının Kafkasya içine ilerlemesi, Teşkilat-ı Mahsusa’nın Azerbaycan'da Ermenilere karşı yeni bir vahşeti gerçekleştirebilmesine vesile oldu.
Savaşın sonunda Enver Almanya'ya sığındı. İstanbul'da kurulan savaş sonrası mahkeme (İstiklâl Mahkemeleri) Enver’i gıyaben yargılayıp, idam kararı verdi. Osmanlı devlet teslim olduktan sonra, Teşkilat-ı Mahsusa'nın birçok subayı İngiliz işgal yetkilileri tarafından tutuklandılar. Bunların bazıları yargılanıp suçlu bulunurken, büyük kısmı Mustafa Kemal’in İngiliz mahkumlar karşılığında serbest bırakılmasını müzakere etmesi üzerine adaletten kaçabildiler. Enver ise, 1920 yılında Rusya'ya giderek yeni Sovyet rejimine hizmette bulunabileceğini açıkladı. Orta Asya’daki Müslümanlar arasındaki isyanı bastırmak için Buhara’ya gönderilen Enver, oraya ayak basar basmaz Basmacı direnişine katıldığı görülünce, Sovyet güçleri tarafından öldürüldü.
--Rouben Paul Adalian