Mehmet Talat Paşa (1872-1921), ayrıca Talat Bey olarak da bilinirdi, Ermeni Soykırımı’nın baş mimarıydı. Edirne (Adrianople) doğumlu Talat, genç yaşta bir telegrafçı olmuştu. Jön Türk hareketinde aktif olmakla birlikte, Sultan II. Abdülhamit’i tahtından indirmeyi hedefliyordu. İttahat ve Terakki Cemiyetine üye oldu ve hızla bu gizli örgütte liderliğe yükseldi. Sahip olduğu mesleği sayesinde döneminin iletişim ağlarına erişimi olduğundan ve Selanik Vilayeti Posta ve Telegraf İdaresi’nde başkatipliğe yükseldiğinden, Türk isyanının planlanma ağına yerleşti. 1908’deki Jön Türk isyanından sonra, Talat Osmanlı İmparatorluğu’nun en etkili politikacılarından biri haline geldi. 1909’da İçişleri Bakanlığı’na ve ardından Posta İdaresi Bakanlığı’na atandı. 1912’de, bir yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bütün gücü ele geçiren, İttahat ve Terakki’nin Genel Sekreteri oldu. 1913’deki darbe Dahiliye Nazırı olan Talat, Harbiye Nazırı Enver ve Bahriye Nazırı Cemal ile birlikte sözde Jön-Türk Üç Paşalar İktidarı’nın yükselişini gördü.
Talat, Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkleştirilmesinin en temel savunucularından biriydi. Dahiliye Nazırı olarak, Ermeni Soykırımı’nın planlanmasında ve uygulanmasında asıl sorumluluğu üstendi. Sürgünleri yürütmek için kendi otoritesine bağlı vilayetlerde yönetimdeki astlarını kullandı. Ermenilerin evlerini terk etmeleri için verilen 1915 emirleri onun imzasını taşıdı, aslen katliam emelleri taşıdığını ortaya koyan ardılındaki tehcir emirleirnde ismi olduğu gibi. Talat süreci bizzat yönetti ve telegraf makinesini kullanma kabiliyeti, emirleri almak ve yürütmek için özel olarak yetkilendirilen, direkt ve gizli iletişimlerle İttihat ve Terakki’deki diğer yandaşları üzerinden vilayet yönetimlerinde kendi hükumet politikalarını yürütme kapasitesini arttırdı. Bu operasyon metodu, merkez hükumetin mekanizmasını engelledi ve İttihat ve Terakki fanatiklerinin devleti kendi komplo emelleri için devirmesine izin verdi. Sistematik tasviyelerin uzak güzergahlara taşınması ile birlikte, bir kasabadan diğerine organize ve planlı yürütülen Ermeni tehciri tamamen beklenmedik bir şekilde yürütülmekle birlikte düşük bir bedele mal oldu ve mülkiyetlerin metodik bir şekilde yağmalanması Talat’ın hesaplı zulmünün kapasitesini gösterdi ve İttahat ve Terakki’de gücünü ve prestijini arttırdı.
Müttefik Devletlerin kendisini ve yandaşlarını Ermeni Soykırımı’ndan sorumlu tutma niyetinin sonuçlarını bildiğinden, Talat ülkeden kaçıp sahte bir kimlik altında yaşadı. Savaş sonrası Osmanlı hükumetinin yürüttüğü İstanbul Askeri Mahkemesi’nde, Talat gıyabında yargılanarak, katliam dahil olmak üzre, işlediği suçlardan idam cezasına çarptırıldı. Almanya, Talat’ı iade etmeyi reddetiyse de, 1921’de Berlin’de, aile üyeleri memleketleri olan Erzincan’dan silinen bir Ermeni olan, Soğomon Tehliriyan tarafından vuruldu. Talat’ın ölümü bir taşkınlık yarattı, ve Tehliriyan’ın yargılanması savaş zamanında Alman hükumetinin Ermeni katliamları hakkında bilgi sahibi olduğunu Alman halkından sakladığını büyük bir basın vakası haline gelerek ortaya çıkardı. Alman görevlilerinin şahitlik ifadelerini dinleyen jüri, Tehliriyan’ı suçsuz buldu. Talat’a gelince, kendisinden geriye kalanlar 1943’te Nazi Almanyası tarafından İstanbul’a geri teslim edildi ve şeref payeleri ile gömüldü.
--Rouben Paul Adalian