Amerikan Büyükelçiliği
İstanbul
21 Temmuz 1915
Sayın Dışişleri Bakanı
Washington
Efendim,
İş bu mesajımla birlikte Beyrut’taki Amerikan Başkonsolos’undan aldığım, Asya Türkiye’sinin Zeytun bölgesinde olanlara ilişkin raporu iki kopya halinde size sunmaktan onur duymaktayım.
Sadık hizmetkârınız olmaktan şeref duyan, (imza) [ABD’nin Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki Büyükelçi, Henry] Morgenthau
Ek: 20 Haziran tarihli iki kopya
Kopya
BÖLGEDEKİ ERMENİ SÜRGÜNLERİN ŞU ANKİ DURUMUNA İLİŞKİN KISA AÇIKLAMA, 20 HAZİRAN 1915
************
Tehcir altı hafta kadar önce başladı ve Zeytun’dan 189 aile sürüldü; o zamandan bu yana buradaki ve komşu köylerdeki bütün halk tehcir edildi. Ayrıca Elbistan’daki Hıristiyanların çoğu, Hacin, Sis, Kars Pasar, Hasanbeyli ve Dörtyol’daki birçoğu tehcire çıkarıldı.
Bugüne kadar tehcir edilenlerin sayısı yaklaşık 26.500’dür. Bunlardan 5.000’i Konya bölgesine, 5.500’ü Halep ve civar kasaba şehirlere, geri kalan da Der Zor, Rakka ve hatta Bağdat yakınlarına kadar Mezopotamya’nın çeşitli yerlerine sürüldü.
Süreç hâlâ devam etmekte ve nereye kadar varacağı bilinmemektedir. Verilen talimatlarla sayı bu bölgede 32.000’e kadar çıkacaktır. Henüz Antep’te kimse tehcir edilmemiş, Maraş ve Urfa’dan az sayıda tehcir edilmiştir. Konuyla ilgili hükümet talimatının 2. maddesinde şöyle denilmektedir: “Ordu, kolordu ve fırka kumandanları askeri nedenlerle veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri köyler ve kasabalar ahalisini tek tek veya toplu halde diğer mahallere sevk ve iskán ettirebilirler.”
Komutanların talimatları makul derecede insancıl olabilir, ama talimatlar gereksiz yere sert uygulanmakta, buna çoğu zaman kadın ve çocuklara, hasta ve yaşlılara karşı canavarca vahşet eşlik etmektedir. Bütün bir köye evlerini terk etmeleri için birkaç saat mühlet verilmekte, yol için hazırlık yapma fırsatı tanınmamakta, hatta bazen aile bireylerini bir araya getirme olanağı olmamakta, küçük çocuklar geride kalabilmektedir. Geben adlı dağ köyünde çamaşır yıkamakta olan kadınlar çamaşırlarını su içinde bırakmaya zorlanmışlar, çıplak ayakla, oldukları gibi yarı giyinik halde yola çıkarılmışlardır. Bazı durumlarda az sayıda ev eşyasını ya da tarım araçlarını yanlarına alabilmişler, ama çoğu zaman hiçbir şeylerini alamadan, bunun için zaman olduğu durumlarda bile eşyalarını satamadan yola çıkmışlardır.
Hacin’de, durumları iyi olan ve yol için yiyecek ve yatak yorgan hazırlayabilenlere aldıkları her şey yolda bıraktırılmış, bu nedenle sonradan açlıkla karşı karşıya kalmışlardır.
Birçok yerde erkekler (askerlik çağında olanların hemen hepsi zaten orduda görevlidir) ip ya da zincirlerle sıkıca birbirine bağlanmıştır. Küçük çocuğu olan, ya da gebeliklerinin son zamanlarında olan kadınlar, hayvanlar gibi kırbaç altında yürütülmüştür. Benim bilgim dahilinde olan üç olaydan birinde bir kadın yolda bebeğini doğurmuş, ancak canavar ruhlu görevli onu yürümeye zorladığı için kadın yolda kanamadan ölmüştür. Bildiğim bir diğer olayda görevli jandarma insani duyguları olan biriymiş, zavallı kadına birkaç saat dinlenme olanağı tanımış, sonra da binmesi için bir araba ayarlamıştır. Bazı kadınlar o kadar bitkinler ve umutsuz durumdaydılar ki küçük çocuklarını yol kenarında bırakmak zorunda kalmışlardır. Birçok kız ve kadın tecavüze uğramıştır. Bir yerde jandarma komutanı kalabalık bir erkek grubuna kız ve kadınlara istediklerini yapmakta serbest olduklarını açıkça söylemiştir.
Yiyecek durumu ise bulunulan yere göre değişmekte. Bazı yerlerde hükümet yiyecek vermiş, bazı yerlerde yerel halkın sürgünlere yiyecek vermesine izin vermiştir. Ama bazı yerlerde ne yiyecek sağlamış, ne de insanların yiyecek vermesine izin vermiştir. Açlık, susuzluk, hastalık, düpedüz açlıktan ölüm ve öldürülme olayları çok yaygındır.
Bu insanlar küçük birimler, üç ya da dört ailelik gruplar halinde farklı ırk ve dinlere mensup, farklı dilden konuşan nüfusun arasında dağıtılmaktadır. Bu insanlardan “aile” diye söz ediyorum ama, bunların beşte biri yalnızca kadın ve çocuklardan oluşmakta, var olan erkeklerin çoğu da yaşlı ve iş göremez durumdadır.
Önümüzdeki birkaç ay içinde yardım edilemezse, yeni yerlerine yerleştirilinceye kadar bu insanların üçte ikisi ya da dörtte üçü açlık ve hastalıktan öleceklerdir.
Belgenin görseli Örnek Belge Listesi